DEFTER-U SEYİR (Yüksek Ökçeler)
Şule Kükrer tarafından yazılmıştır.03.12.2001 / AKVARYUM
2001 yılının son ayındayız, Aralığın 3. günü. Okul Gemisi ile kesinlikle
kolay olmayacağını düşündüğümüz yollara hazırlanıyoruz. Basının ilgisinden
YÜKSEK ÖKÇELERİMİZİ kurtarıp hem dersliğimiz, hem yemek odamız
hem de yatakhanemiz olan başaltındayız. İşte karadan ilk haberler, benim
köpeğim evi terketmiş, küçük Sitare Ceyda'nın yakasını bırakmıyor,Füsun
ustalarını hala telefonla yönlendiriyor ve bir çoğumuzun müşterileri ensesinde
ama ne olursa olsun "yüksek ökçelerimizi" teknenin kıçında çıkarttık
ve işte buradayız! Akvaryumda.

Sanki bir bilgi bombardımanı yaşıyoruz, sormaya doyamıyoruz, hatta bıktırıyoruz.
Hepimiz açız,ıspanak, salata, yoğurt...hala açız öğrenmeye, Kaptanı, Yücel beyi,
Köksal hocayı dinliyoruz.
Göz kapaklarımızı kuru yemişlerin çıtırı, kahvenin kokusu ve yeni bir şeyler
öğrenmenin hevesi açık tutuyor. Evet,!Sağ; SANCAK, sol; İSKELE gözler artık
laçka, hepimiz uykuya alesta durumdayız. iyi geceler! iyi geceler! iyi geceler!
Başımı yastığa koyuyorum ve iki cümle sesleniyor kulağıma; "Kaptan başlamadan
yemeğe başlanmaz!" "Bir denizcinin bayrağı soluk olabilir, bu; denizlerde çok
dolaştığını gösterir ama asla yırtık olamaz!" demek ki bu gün ilk kez karşılaştığımız
bütün yeni denizcilik terimlerinin önce "SAYGI" varmış....
04.12.2001 / KİSEBÜKÜ Günaydın "YÜKSEK ÖKÇELER"!, günaydın güneş! deniz,
Günaydın Mavi Gün ! AAA! o da ne? Akvaryumun karşı kıyısında beyaz bir kaz sürüsü
tarafından fark ediliyoruz. Onları ekmeklerle karşılıyoruz. Hızla kahvaltı ediliyor ve
Bodruma doğru yola çıkılıyor, basınla Kalenin arkasında randevumuz var, geç
kalmamalıyız. Gazeteci arkadaşların önünde poz verirken, nasıl olduğunu hiç birimiz
anlamadan, kendimizi yelken açmış, seyir halinde buluyoruz.Hepimiz sarı yağmurluklar_
ımızla tam bir takımız. İlk günümüz, heyecanlıyız, coşkuluyuz, bazen şımarığız, bazen
çocuğuz, ve çok mutluyuz! Kise büküne kadar zamanı fark edemiyoruz. ...düşüyoruz,
kalkıyoruz, alt alta üst üsteyiz, henüz ne yaptığımızı bilmeden yelkenin peşinden
koşuyoruz. Bazen dümenciyiz, bazen kaptanız, yavaş yavaş vardiya sistemine
geçiyoruz. Keyfimiz yerinde, kıkır kıkır ve kıpırız henüz.
Yelkenleri topluyoruz, pardon! "MAYNA Ediyoruz", Demir atıyoruz. Kisebükündeyiz.

05.12.2001 / YALI ÇİFTLİK
Artık vardiyalar oturdu. Aktif vardiya, stand-by, kebap vardiya. aşağıda yemek,
bulaşıklar, valetler, güvertede yelken timi, kaptan, dümenci, navigatör Hepsi bizde,
kolay gelsin kızlar! Bu gün sıra düğümlerde, izbarçoyu öğrenirken dilimizde şarkılar
lay lay lay.... İzbarço, camadan, kazık bağı; OK! tekli sancak; EH!çiftli sancak;
??? Bilemiyorum. Düğümlerden sonra, bir çoğumuz makasları çıkarıp,
eldivenlerimizin parmaklarını kesiyoruz, artık iplere dokunmaya değil, sıkı sıkı
kavramaya niyetliyiz.
"NAVİGASYON" diyor Köksal hoca, "bir tekneyi bir yerden, bir yere selametle
götürme sanatıdır." işte haritalar, açı ölçerler, paraleller.. '' ETA''mız, ''ROTA''mız,
bulunduğumuz nokta.....SELAMETLE ! "Alesta İna Yelken!" görelim şu virtüözleri....
Hangi yelkeni önce açacağız? ANA YELKEN!
sonra RANDA, sonra Trinket duruma göre FLOK! 1. vardiya Ana yelken, 2. vardiya
Randa, 3. vardiya Trinket-Flok. Peki kim nerede? iskotada kim var? ya balançina ve
pupa çarmıhları? Ah! şu GİZ baskısı....
AMAN kızlar ayaklarınıza DİKKAT! YÜKSEK ÖKÇELER iplere takılmasın. Bu
düğümleri bu kadar çabuk mu kullanacaktık, daha sabah öğrenmiştik? TANRIM!
Rasih'le, Mehmet bıyık altından gülüyorlar mı, bize mi öyle geliyor? Tramolayı nasıl
atacağız, rüzgar üstü neredeydi?
EYVAH! Kaptan bağırıyor "ALESTA TRAMOLA" "ALESTA" ........... "OH!"
Karaada önündeyiz, orsaya girdik, buradan tramola atarsak takribi nerede oluruz?
YALI ÇİFTLİK! "ALESTA TRAMOLA" "ALESTA!" Yalı Çiftlikteyiz. ''Mayna
Yelken'' ''Funda Demir!'' Biz bu arada denizciliğe ait yeni bir dil öğrendik,artık
neredeyse Türkçe konuşulmuyor.
06.12.2001 / BİTEZ
Bu gün zor bir gündü. Rüzgarlarla selamladık günü, KARAYEL, KEŞİŞLEME,
LODOS, POYRAZ....
Vardiyalar hazır. Güvertedeyiz. ''ÖN YELKENİ BASARSAK NE OLUR?''
sorusuna ''deneyelim'' diyor Yücel hoca; deniyoruz... Yelkeni basamıyoruz bile
olmuyor. Sorunun Cevabı; ''Bazı durumlarda ön yelkenle çıkılabilir ama bu pozisyonda
önce ANA YELKEN'' Ana yelken, Randa, Trinket, Flok rota; karaada rüzgar iskele
kontra, orsalıyoruz Karaada önünden ''tramola'', tramolayı 2 dakikada tamamladık.
Yalı Çiftliğe doğru dönüyoruz artık aşağı yukarı tramola sonrası, nerelerde olacağımızı
biliyoruz.
Çiftlik'den Kargı koyuna doğru çeviriyoruz pruvamızı ve yolda dalgaları yaran kırmızı
bir zodiac bize doğru ilerliyor, Pruvamızı rüzgara doğru çevirip,rüzgarı 0 orsadan alıyoruz,
yelkenlerimizi tam ortada boşa alarak , duruyoruz. Tekneye sadece çikolata ikmali yapılıyor
ve bu, hepimizi keyiflendiriyor. Gün ilerledikçe hava sertleşiyor, yüzlerimizdeki ifadeler de,
dünkü lay lay lay şarkıları giderek kalmadı. Kargının önlerinden tramola yapıyoruz, kayalarla
Görecek adasının arasından geçiyoruz. Kaç dakikada kaç tramola attık? Sıkı orsadayız,
kaç dakika sürdü? hızımız neydi? TANRIM! bu tekne hiç bu kadar yatmamış, yarışlarda
bile... Dümenci ne olur kaçırma! Şaşkınız, korkulu, endişeli.. Açığa çıkıp, Çelebi adasına
doğru bir tramola daha atıyoruz,....düşen gizler, yanlış koy verilen ıskotalar, kaçan dümenler...
kahkahalarımız gurçatalarda asılı kalıyor. Günün değerlendirmesini yaparken, bir gezide
olmadığımızı, denizde olduğumuzun ve olayın çok ciddi olduğunun altını çiziyoruz. Yücel
Hoca günün değerlendirmesini yaparken, gözümde kar ve orman manzaraları, yüzü kardan
yanmış Yücel hoca yaşlarında bir adam beliriyor. Akira Kurusova'nın bir filmini,''Dersu
Uzala''yı hatırlıyorum. Rüzgarı, yıldızları,ormanı, dinleyen, koklayan, gören,gülümsemesi
düşüncesine karışan o sabırlı, hoş görülü ve güçlü ihtiyarı. Yücel Hocaya bakarak, ''sadece
filmlerde değilmiş bu kahramanlar'' diyorum kedime....
07.12.2001 / BİTEZ Günaydın BİTEZ!
Bu sabah "ne denesek ?" diye düşünmüyoruz, Köksal Hoca tahtada. Hadi bakalım "pruva
pruvaya gelen iki tekne, kim kime yol verir? önümüzde yol problemleri ; "COLREG" var.
Sabırsızız, aklımız fikrimiz yelkenleri açmakta.... fenerlerden ve "ikaz ve ses işaretlerinden
sonra, vardiyalar güvertede,yelkenlerin başında. Toplanıp karar veriyoruz, ön yelkenle geri
geri çıkacağız, sonra ana yelken ile ileri .......dümenci, kaptan, navigatör, sail master
yerlerimizdeyiz. Yücel hoca "İNA YELKEN " diyor, trinketi basıyoruz, keyifliyiz, her şey
dünden daha düzgün gidiyor. Gözlerimiz bir tüylerde bir juriette, trim ayarları ihmale gelmez.
Meteroloji raporları "tayfun ve Hortum" diyor, Haremten'in önlerinde demirliyoruz ve Datça
açıklarında hortumları görüyoruz.
Nihayet havanın düzeldiğine emin oluyoruz ve tekrar "İNA YELKEN" ve karaada kıyılarından
tramola atıyoruz.İşte en can alıcı nokta; "Denize Adam Düştüüüüüü !!!!".
Birkaç kişi Navigasyon odasındayız, nokta belirlememiz lazım eyvah!! bir telaş, bir telaş ....
Adamı nerede düşürdük? üstüne hangi rotayla gideceğiz ? Adamı nereden alacağız ?
rüzgar altından mı, rüzgar üstünden mi?
Peki ya dönüşte adamı teknenin altına alırsak? Denize kim düştü? Zavallı Rasih kimse onun
yerinde olmak istemez. ''Alesta Tramola kızlar!'' ''Alesta'' yelkenlerimizin boşlarını alıyoruz,
ver elini İçmeler. ''Mayna Yelken'' ''Alesta Funda Fero''... amanda aman artık neler neler
neler biliyoruz. Bu gece herkes erkenden yataklarına mı tırmanıyor, bana mı öyle geliyor ?
08.12.2001 / BODRUM
Bu gün "GÜNAYDIN" sesleri biraz buruk mu, bana mı öyle geliyor ? Bu gün son gün.
Dünden bavullarını hazırlayanların çıkarttıkları sesler ortamı geriyor. Anlaşılan hepimiz son
günün gerginliğini yaşıyoruz.Kahvaltı sonrası "rüzgarın tekneye etkileri" ve "kısıtlı görüşte
işaret fişekleri" ... turuncu renk; deniz üstünde gün ışığında en iyi gözüken, "şimdi de makine..."
herkesin aklı yelken açmakta ve bir itiraf; "siz arabayı anlatıyorsunuz ama herkesin aklı
araba kullanmakta" haydi hanımlar yukarı ! randa,ana yelken açılmıyor. Trinket basılıyor,
Genova,camadan açılıyor. Bu gün öğlen sandviçlerimiz domatessiz, işte 16 kadının yelken
öğrenme serüveninde ki, ilk yolculuklarının sonu. Bu serüvenin bir ömür boyu sürmesi
dileğiyle,hepimiz yüreğimizden bir parçayı tel tellerin ucuna bağlıyoruz, yelkenleri mayna
ediyoruz. ''Hanımlar güverteyi nete bırakalım!'' ki bizden sonra ki öğrenci gurubuna
çapariz çıkarmasın! ''İpleri koç boynuzlarına voltalıyoruz, aman kızlar DİKKAT! ipleri
roda ederken arkamızdan gam yapmasınlar. Güngörmezler bizi hiç görmediniz ama
kahkahalarımızı özleyeceksiniz.
Limana giriyoruz, bizi görüntüleyen TV. ekibine gülücükler, hocalarla, kaptanla,personelle
son pozlar. Ve teknenin kıçında bıraktığımız yüksek ökçelerimizi bizi bekler buluyoruz.
Çoluk çocuk, anneler, köpekler sevgililer bizi bekliyor. Merdivenlerden inerken anlıyoruz ki,
bu ayrılık bir sevdaya dahil, bu tekneye aşık olarak ayrılıyoruz...
Herkesin içinde "bir daha ne zaman?" sorusu ve yine herkesin içinde belki de yeterince ifade
edemediği,''gülücüklere dolu teşekkürler'' bu gemiyle YÜKSEK ÖKÇELRİN çöp çatanlığını
yapan herkese veeeeeee, bu hayali kurduğu için, bizleri ayaklandırarak ilk adımı attığı için ama
öncelikle içten arkadaşlığı için FÜSUN BAY'a teşekkürler, teşekkürler teşekkürler "bir daha
ne zaman?" YÜKSEK ÖKÇELERDEN BİRİ; ''yarın sabah 10:30 da burada''
RÜZGARIMIZ BOL OLSUN KIZLAR!
2001 yılının son ayındayız, Aralığın 3. günü. Okul Gemisi ile kesinlikle
kolay olmayacağını düşündüğümüz yollara hazırlanıyoruz. Basının ilgisinden
YÜKSEK ÖKÇELERİMİZİ kurtarıp hem dersliğimiz, hem yemek odamız
hem de yatakhanemiz olan başaltındayız. İşte karadan ilk haberler, benim
köpeğim evi terketmiş, küçük Sitare Ceyda'nın yakasını bırakmıyor,Füsun
ustalarını hala telefonla yönlendiriyor ve bir çoğumuzun müşterileri ensesinde
ama ne olursa olsun "yüksek ökçelerimizi" teknenin kıçında çıkarttık
ve işte buradayız! Akvaryumda.

Sanki bir bilgi bombardımanı yaşıyoruz, sormaya doyamıyoruz, hatta bıktırıyoruz.
Hepimiz açız,ıspanak, salata, yoğurt...hala açız öğrenmeye, Kaptanı, Yücel beyi,
Köksal hocayı dinliyoruz.
Göz kapaklarımızı kuru yemişlerin çıtırı, kahvenin kokusu ve yeni bir şeyler
öğrenmenin hevesi açık tutuyor. Evet,!Sağ; SANCAK, sol; İSKELE gözler artık
laçka, hepimiz uykuya alesta durumdayız. iyi geceler! iyi geceler! iyi geceler!
Başımı yastığa koyuyorum ve iki cümle sesleniyor kulağıma; "Kaptan başlamadan
yemeğe başlanmaz!" "Bir denizcinin bayrağı soluk olabilir, bu; denizlerde çok
dolaştığını gösterir ama asla yırtık olamaz!" demek ki bu gün ilk kez karşılaştığımız
bütün yeni denizcilik terimlerinin önce "SAYGI" varmış....

04.12.2001 / KİSEBÜKÜ Günaydın "YÜKSEK ÖKÇELER"!, günaydın güneş! deniz,
Günaydın Mavi Gün ! AAA! o da ne? Akvaryumun karşı kıyısında beyaz bir kaz sürüsü
tarafından fark ediliyoruz. Onları ekmeklerle karşılıyoruz. Hızla kahvaltı ediliyor ve
Bodruma doğru yola çıkılıyor, basınla Kalenin arkasında randevumuz var, geç
kalmamalıyız. Gazeteci arkadaşların önünde poz verirken, nasıl olduğunu hiç birimiz
anlamadan, kendimizi yelken açmış, seyir halinde buluyoruz.Hepimiz sarı yağmurluklar_
ımızla tam bir takımız. İlk günümüz, heyecanlıyız, coşkuluyuz, bazen şımarığız, bazen
çocuğuz, ve çok mutluyuz! Kise büküne kadar zamanı fark edemiyoruz. ...düşüyoruz,
kalkıyoruz, alt alta üst üsteyiz, henüz ne yaptığımızı bilmeden yelkenin peşinden
koşuyoruz. Bazen dümenciyiz, bazen kaptanız, yavaş yavaş vardiya sistemine
geçiyoruz. Keyfimiz yerinde, kıkır kıkır ve kıpırız henüz.
Yelkenleri topluyoruz, pardon! "MAYNA Ediyoruz", Demir atıyoruz. Kisebükündeyiz.

05.12.2001 / YALI ÇİFTLİK
Artık vardiyalar oturdu. Aktif vardiya, stand-by, kebap vardiya. aşağıda yemek,
bulaşıklar, valetler, güvertede yelken timi, kaptan, dümenci, navigatör Hepsi bizde,
kolay gelsin kızlar! Bu gün sıra düğümlerde, izbarçoyu öğrenirken dilimizde şarkılar
lay lay lay.... İzbarço, camadan, kazık bağı; OK! tekli sancak; EH!çiftli sancak;
??? Bilemiyorum. Düğümlerden sonra, bir çoğumuz makasları çıkarıp,
eldivenlerimizin parmaklarını kesiyoruz, artık iplere dokunmaya değil, sıkı sıkı
kavramaya niyetliyiz.
"NAVİGASYON" diyor Köksal hoca, "bir tekneyi bir yerden, bir yere selametle
götürme sanatıdır." işte haritalar, açı ölçerler, paraleller.. '' ETA''mız, ''ROTA''mız,
bulunduğumuz nokta.....SELAMETLE ! "Alesta İna Yelken!" görelim şu virtüözleri....
Hangi yelkeni önce açacağız? ANA YELKEN!
sonra RANDA, sonra Trinket duruma göre FLOK! 1. vardiya Ana yelken, 2. vardiya
Randa, 3. vardiya Trinket-Flok. Peki kim nerede? iskotada kim var? ya balançina ve
pupa çarmıhları? Ah! şu GİZ baskısı....
AMAN kızlar ayaklarınıza DİKKAT! YÜKSEK ÖKÇELER iplere takılmasın. Bu
düğümleri bu kadar çabuk mu kullanacaktık, daha sabah öğrenmiştik? TANRIM!
Rasih'le, Mehmet bıyık altından gülüyorlar mı, bize mi öyle geliyor? Tramolayı nasıl
atacağız, rüzgar üstü neredeydi?
EYVAH! Kaptan bağırıyor "ALESTA TRAMOLA" "ALESTA" ........... "OH!"
Karaada önündeyiz, orsaya girdik, buradan tramola atarsak takribi nerede oluruz?
YALI ÇİFTLİK! "ALESTA TRAMOLA" "ALESTA!" Yalı Çiftlikteyiz. ''Mayna
Yelken'' ''Funda Demir!'' Biz bu arada denizciliğe ait yeni bir dil öğrendik,artık
neredeyse Türkçe konuşulmuyor.
06.12.2001 / BİTEZ
Bu gün zor bir gündü. Rüzgarlarla selamladık günü, KARAYEL, KEŞİŞLEME,
LODOS, POYRAZ....
Vardiyalar hazır. Güvertedeyiz. ''ÖN YELKENİ BASARSAK NE OLUR?''
sorusuna ''deneyelim'' diyor Yücel hoca; deniyoruz... Yelkeni basamıyoruz bile
olmuyor. Sorunun Cevabı; ''Bazı durumlarda ön yelkenle çıkılabilir ama bu pozisyonda
önce ANA YELKEN'' Ana yelken, Randa, Trinket, Flok rota; karaada rüzgar iskele
kontra, orsalıyoruz Karaada önünden ''tramola'', tramolayı 2 dakikada tamamladık.
Yalı Çiftliğe doğru dönüyoruz artık aşağı yukarı tramola sonrası, nerelerde olacağımızı
biliyoruz.
Çiftlik'den Kargı koyuna doğru çeviriyoruz pruvamızı ve yolda dalgaları yaran kırmızı
bir zodiac bize doğru ilerliyor, Pruvamızı rüzgara doğru çevirip,rüzgarı 0 orsadan alıyoruz,
yelkenlerimizi tam ortada boşa alarak , duruyoruz. Tekneye sadece çikolata ikmali yapılıyor
ve bu, hepimizi keyiflendiriyor. Gün ilerledikçe hava sertleşiyor, yüzlerimizdeki ifadeler de,
dünkü lay lay lay şarkıları giderek kalmadı. Kargının önlerinden tramola yapıyoruz, kayalarla
Görecek adasının arasından geçiyoruz. Kaç dakikada kaç tramola attık? Sıkı orsadayız,
kaç dakika sürdü? hızımız neydi? TANRIM! bu tekne hiç bu kadar yatmamış, yarışlarda
bile... Dümenci ne olur kaçırma! Şaşkınız, korkulu, endişeli.. Açığa çıkıp, Çelebi adasına
doğru bir tramola daha atıyoruz,....düşen gizler, yanlış koy verilen ıskotalar, kaçan dümenler...
kahkahalarımız gurçatalarda asılı kalıyor. Günün değerlendirmesini yaparken, bir gezide
olmadığımızı, denizde olduğumuzun ve olayın çok ciddi olduğunun altını çiziyoruz. Yücel
Hoca günün değerlendirmesini yaparken, gözümde kar ve orman manzaraları, yüzü kardan
yanmış Yücel hoca yaşlarında bir adam beliriyor. Akira Kurusova'nın bir filmini,''Dersu
Uzala''yı hatırlıyorum. Rüzgarı, yıldızları,ormanı, dinleyen, koklayan, gören,gülümsemesi
düşüncesine karışan o sabırlı, hoş görülü ve güçlü ihtiyarı. Yücel Hocaya bakarak, ''sadece
filmlerde değilmiş bu kahramanlar'' diyorum kedime....
07.12.2001 / BİTEZ Günaydın BİTEZ!
Bu sabah "ne denesek ?" diye düşünmüyoruz, Köksal Hoca tahtada. Hadi bakalım "pruva
pruvaya gelen iki tekne, kim kime yol verir? önümüzde yol problemleri ; "COLREG" var.
Sabırsızız, aklımız fikrimiz yelkenleri açmakta.... fenerlerden ve "ikaz ve ses işaretlerinden
sonra, vardiyalar güvertede,yelkenlerin başında. Toplanıp karar veriyoruz, ön yelkenle geri
geri çıkacağız, sonra ana yelken ile ileri .......dümenci, kaptan, navigatör, sail master
yerlerimizdeyiz. Yücel hoca "İNA YELKEN " diyor, trinketi basıyoruz, keyifliyiz, her şey
dünden daha düzgün gidiyor. Gözlerimiz bir tüylerde bir juriette, trim ayarları ihmale gelmez.
Meteroloji raporları "tayfun ve Hortum" diyor, Haremten'in önlerinde demirliyoruz ve Datça
açıklarında hortumları görüyoruz.
Nihayet havanın düzeldiğine emin oluyoruz ve tekrar "İNA YELKEN" ve karaada kıyılarından
tramola atıyoruz.İşte en can alıcı nokta; "Denize Adam Düştüüüüüü !!!!".
Birkaç kişi Navigasyon odasındayız, nokta belirlememiz lazım eyvah!! bir telaş, bir telaş ....
Adamı nerede düşürdük? üstüne hangi rotayla gideceğiz ? Adamı nereden alacağız ?
rüzgar altından mı, rüzgar üstünden mi?
Peki ya dönüşte adamı teknenin altına alırsak? Denize kim düştü? Zavallı Rasih kimse onun
yerinde olmak istemez. ''Alesta Tramola kızlar!'' ''Alesta'' yelkenlerimizin boşlarını alıyoruz,
ver elini İçmeler. ''Mayna Yelken'' ''Alesta Funda Fero''... amanda aman artık neler neler
neler biliyoruz. Bu gece herkes erkenden yataklarına mı tırmanıyor, bana mı öyle geliyor ?
08.12.2001 / BODRUM
Bu gün "GÜNAYDIN" sesleri biraz buruk mu, bana mı öyle geliyor ? Bu gün son gün.
Dünden bavullarını hazırlayanların çıkarttıkları sesler ortamı geriyor. Anlaşılan hepimiz son
günün gerginliğini yaşıyoruz.Kahvaltı sonrası "rüzgarın tekneye etkileri" ve "kısıtlı görüşte
işaret fişekleri" ... turuncu renk; deniz üstünde gün ışığında en iyi gözüken, "şimdi de makine..."
herkesin aklı yelken açmakta ve bir itiraf; "siz arabayı anlatıyorsunuz ama herkesin aklı
araba kullanmakta" haydi hanımlar yukarı ! randa,ana yelken açılmıyor. Trinket basılıyor,
Genova,camadan açılıyor. Bu gün öğlen sandviçlerimiz domatessiz, işte 16 kadının yelken
öğrenme serüveninde ki, ilk yolculuklarının sonu. Bu serüvenin bir ömür boyu sürmesi
dileğiyle,hepimiz yüreğimizden bir parçayı tel tellerin ucuna bağlıyoruz, yelkenleri mayna
ediyoruz. ''Hanımlar güverteyi nete bırakalım!'' ki bizden sonra ki öğrenci gurubuna
çapariz çıkarmasın! ''İpleri koç boynuzlarına voltalıyoruz, aman kızlar DİKKAT! ipleri
roda ederken arkamızdan gam yapmasınlar. Güngörmezler bizi hiç görmediniz ama
kahkahalarımızı özleyeceksiniz.
Limana giriyoruz, bizi görüntüleyen TV. ekibine gülücükler, hocalarla, kaptanla,personelle
son pozlar. Ve teknenin kıçında bıraktığımız yüksek ökçelerimizi bizi bekler buluyoruz.
Çoluk çocuk, anneler, köpekler sevgililer bizi bekliyor. Merdivenlerden inerken anlıyoruz ki,
bu ayrılık bir sevdaya dahil, bu tekneye aşık olarak ayrılıyoruz...
Herkesin içinde "bir daha ne zaman?" sorusu ve yine herkesin içinde belki de yeterince ifade
edemediği,''gülücüklere dolu teşekkürler'' bu gemiyle YÜKSEK ÖKÇELRİN çöp çatanlığını
yapan herkese veeeeeee, bu hayali kurduğu için, bizleri ayaklandırarak ilk adımı attığı için ama
öncelikle içten arkadaşlığı için FÜSUN BAY'a teşekkürler, teşekkürler teşekkürler "bir daha
ne zaman?" YÜKSEK ÖKÇELERDEN BİRİ; ''yarın sabah 10:30 da burada''
RÜZGARIMIZ BOL OLSUN KIZLAR!
Şule Kükrer