Şuan Yelkenci.org Arşiv Sayfasındasınız!
Yelkenci.org ana sayfasına geçiş yapmak için tıklayın...

28.05.2002 Tanju
12 Haziran 2002, 21:08 5

28.05.2002 Tanju

Sevgili Dostlar,
Barometre sabah 1034;mmHg idi, 8 saat sonra 1026mmHg'ye düştü, bulutlarda rüzgarı haber verdi, ama sonuç hala yok. Rüzgar sırf yelkenlerin değil bizim de hayat kaynağımız sanki. Rüzgarsız sakin bir günde bir tembellik çöküyor insana, sanki Bodrum'da mavi yolculuktasınız. Ama rüzgar olunca işler değişiyor. Saat 21:30 yerel, (01:30 utc olmalı) İlk açık deniz tecrübemiz,Guadelup'tan hareket ederken 2 tane calışan saatimiz vardı. O anların heyecaniyla teknenin saatini UTC'ye ayarlamadık, ama meridyen hesabıyla yerel 22:15'de diyebiliriz. Sabah nöbeti sakin geçti, gün de sakin geçti. Maulumunuzdikkatsizliğimizden tatlı suyumuz kalmadı.Bol bol içecek suyumuz ve mazotumuz mevcut. Sıcaksu kazanına giris bağlantısında kaçak varmış....kaptanımı seviyorum. :))))) Ama bu fransızlarla içecek suyu diş fırçalarken ve kahve yaparken kullaniliyor, geri kalan hersey sarapla :)))))) abartıyorum, meraketmeyin, Guadelup'tan aldığımız Rhum'un ancak 1/3'unu içebildik.

Hava sakin oldugundan kabinler havalandırıldı, yataklar çıkarıldı, ıslak, nemli ne varsa, bulunulann her yere asıldı, duşünün halimizi, uzaktanbirisi görse, "bunlar hangi milletten?"diye şaşırır. Elimizdeki yiyecekler gözden geçirilip, ömrünün sonuna yaklaşanlara göre menüler düşünüldü. En büyük lüksümüz de, buzdolabımız. Motor surekli calistigi icinbuzdalabını çalıştırıyoruz. Bugün öğleden sonra soğuk CocaCola içtim, özlemişim, yarın Apero saatinde ise rakı geliyor, eldeki kalan nemli şam fıstıklarını tavada bir ceviririm, 2 tane yumurtayı da haslarım, biraz da biber....başka dabir sey yok yanında....son havuçları da bugün tükettik....

Bir kaçgün önce oltamızın iğnesi (çarpma) kopmuştu, belki de balık koparmıştı. Bugün öğle yemeğinde birden Mc.Gaywer'ligim tuttu, konserve kapaklarını, veya CocaCola kutularını, açarken parmagimızı geçirdiğimiz halkaların 4 tanesinden bir çarpma yapıp, sahte yemimizin içine, olabildiğince saklayarak, yerleştirdim, anlatması zor, fotosunu çektik, gelince gösteririm...rastgele dedim kendi kendime. Ortaklar güldü, Eric "tüm balıklar gülecek" dedi. Keşke tüm balıkları güldürebilsem. Çocukluğumuzda nelerle, ne gibi usullerle, Gelibolu'nun açıkgözbalıklarını yakalardık, burada mı yakalayamayacağız?

Umut.... Evet, cok önemli umut insan hayatında, yanına biraz da şüphe, biraz dabilim koyarsanız...gelsin balıklar.... Bilim neresinde diyeceksiniz? Olur mu öyle şey...Bu işin de saatleri var, okyanus dalgasında çektirmesi var. :)))))

Artık hergün yunuslar ziyaretimize geliyor, sabahleyin kuzeyden guneye giderken, aksam da tam tersi..bir süre bize takılıyorlar, tekneyle oyun mu oynuyorlar, aralarında mı oynaşıyorlar, bizimieğlendiriyorlar...anlayamadım bir türlü. Güneşin batışına 2 saat kala, altın rengine bürüne sular saçarak, sankiseke seke geliyorlar. Onlarca...Her taraftan girip çıkıyorlar. Muhteşem bir görüntü. Herhalde onlar da bizim için aynı şeyi söylüyordur.
Patrice'in acayip bağrışı (lisanlarını biliyormuş), Olivier'nin elinde kamera sağa sola koşturması, Eric'in trambolinin üzerine yatıp onları seyretmesi, beni boşverin, onlara ilginç geliyor olsa gerek. Ama olan benim balıklara oluyor, hepsi kaçıyor.

Bu sabah güneşin doğuşunu seyrettik, Eric'le (yanlış olmasın,hatırlatayım, eniştem olur, yoksa kayınbirader miydi?) Saniye saniye doğanın uyanışı. esasında uyanışı dememek lazım "günesli saatlere" başlayışı. Bunu karada daha iyi hissediyoruz zannederdim. Yanılıyormuşum. Burada daha yoğun hissediliyor, hele günlerden beri kara parçası görmüyorsanız..
Güneş
batışının aksine cok yavas doğuyor. Sanki her su tanesini sevgiyle aydınlatıyor, işitiyor, her bir dalganın arkasına teker teker uzanıyor.
Yavaş ama emin bir şekilde.
Diğer tarafta da ay yavaş yavaş yok oluyor, dinlenmeye cekiliyor, yanında yıldızlarla.
Akşama doğru ise güneş yavaş yavaş bulutların arkasına saklanmayabaşlıyor, sanki gidecegini haber veriyor. Bazen bulutların arkasında, bazen denizin üzerinden hızla batıyor. Ve başlıyor gökyüzünde bir renk cumbüşü. Bulutlar tipten tipe, renkten renge giriyor. Sonra ay tekrar geliyor, içiniz biraz rahatlıyor. Ufukta bulutlar, sabahki gibi yavaş yavaş aydınlanmayabaşlıyor, "Yoksa gelen günes mi?" diye sordurtacak kadar.
Ama birden, herhalde gücü yetmediğinden, bulutları kızıla dönüştüremeden çıkıyor ortaya ay. Önündeki bulutları kapkara bırakarak, yükseliyor. Bakıyorsunuz Coban Yıldızı yerinde, Küçük Ayı da orada, hah işte Kutup Yıldizı.... Bazen bulutlar eşlik ediyor, canlandırıyor ortamı. Güneş varken herşey daha bir kendisi, ama akşam bulutlar ayla dansetmeye baslayınca hersey biraz daha sizin istediğiniz gibi oluyor. Bazenuzaklarda bir gümüş tepsi, bazen sim işlemeli bir hali...Bazen davet ediyor, gel sen de dans et diye.

Sevgili Dostlar, bu yazdıklarim kendim için bir hatırat esasında, yolaçıkmadan bu anları paylasacağıma bir çok yakınıma söz verdim. Yazılanlar başka yerlere de, henuz tanışamadığımız birçok dosta da ulaşıyormuş. Benim için buyuk bir zevk, onur, gurur.....Lütfen yazilanlari edebi açıdan ele almayın, olası bilgisizliklerimi hoş görün.
Darısı başınıza. Sevgi ile
Tanju

Gökova İskelesi

19 Aralık 2010

37 02'9N, 28 19'4E koordinatlarında bulunan Gölova İskelesi Akyaka kasabası, körfezin bitim noktasında, Gökova ırmağının hemen dibinde yer alır. Yüksek yamaçların çevirdiği yerleşimin hemen açığında veya kuzeydoğu köşesindeki küçük barınakta demirleme yapılır.

StatCounter