Tanju 03.Haziran 2002
Selam Dostlar,Herhalde pilav güzel geçmistir. Aklım, kalbim sizlerleydi.Merak etmişsinizdir, Josephine ne diye? Adamlar Kuzey Atlantik okyanusunu parsellemisler, hepsine de isimler takmışlar. Her bir parselin hava durumunu düzenli olarak çesitli kanallardan yayınlıyorlar. Biz de dün Josephine'e girdik, yani şimdi Chez Josephine'deyiz. :)))))
Saat : 04h00 utc
37.35 N
18.50 W
Kısacası Cebelitarik'a kuşbakışı 650 mil var. Rüzgar kuzeyden esiyor hala, ama 12 mille. yani 4 siddetinde.Dalga aralarindaki mesafe uzadı, kisacasi bayagi rahatladik.6,7 - 7 mil suratle, tek camadan vurulu, genoa kücültülmüş halde, rota 98 derece devam ediyoruz. Sao Miguel adasından ayrıldığımızdan beri bol bol 5 şiddetindeydik, yer yer 6 bile vurdu. Ruzgarı kuzeybatı ve kuzey aldık. Soğuk vardı, neyseki yağmur filan yoktu. Dalgaları yaklaşık 30 derece ile aldik, ortalama 3 metre yuksekligindeydiler, ama yeryer 4 metre oldular. Bu da insani cok yoruyor.Tabii esas yorgunluk sebebi 3 kisi olmamız. 4 kişi olunca bir tane taze kuvvet her zaman oluyordu. 3 kisi ise ancak yetişiyor.
Dün akşam bir ara radarda 4 gemi aynı anda ortaya cıktı. uzun sure de kaldılar. Bir tanesinin rotası bize uzun sure paralel gitti. Ugraş babam uğraş.Neyse simdi biraz daha rahatız. Bir teknedeki en onemli sey tabiiki seyir guvenligi, fakat biliyor musunuz arkadan ne geliyor? Bence mutfak. Malumunuz teknede mutfak yasam mekanının icinde, göz önünde.Oncelikle temiz (!) bir mutfak teknede gizli bir didiplin yaratiyor.
Herkes eşyasını veya bardağını, tabagını rast gele atmiyor. Uyandığında mutfagı temiz gören, 2 kova suyla guverte yıkıyor veya dış camları siliyor veya kamarasını topluyor. Yani temiz mutfak bir cok olayin startı. Bir de denizde fiziken, manen bitmiş, tukenmiş birinin burnuna yemek kokusu gelince ortaya cıkan gücü anlatamam. Canlanıyorsunuz aniden, pişen corba veya makarna olsa bile. Dolayısıyla o gunlere dikkat ederek yemek yapmak, yemek çok önemli. Azorlardan beri, hava durumu nedeniyle peynir ekmek ve corba ile idare ettik. Bir kere yedigimiz makarnayi bile zor hazmettik. Bulasık sorununu anlatmıyorum.
Denizde ne yenir? Balık diyeceksiniz, duserseniz bizim gibisine balık zor yersiniz, hala bir sey alamadık güverteye. Bu konuda güzel kitaplar var. Rastgele yememek gerek. Vucudun ihtiyaci olan kalori ve proteine uymak gerek. Unutmadan, hergun bir tane alınan One a Day cinsi vitaminler bilhassa bizim yaptıgımız türden yolculuklarda çok onemli. Teknede en buyuk sorun yiyecekleri saklamak. Buzdolabinizi surekli calistiramiyorsunuz. Peynir, sebze, gibi urunleri uzun sure saklayamıyorsunuz, kırmızı et yemiyorsunuz. veya bunlari yolculuğun ilk 2 gününde yiyorsunuz. Gerisi ise konserve, makarna, pilav ağırlıklı. Yemeği hazırlamak yorucu bir işlem. Pişirilmesi uzun süre alan yemekler hem hazırlayanı, hem bekleyeni bıktırıyor, bir de gaz sarfiyati.
Burada tava mahareti ortaya çıkıyor. Düdüklü tencere cok faydali ve gerekli, ama herkes kullanmayı sevmiyor. Ama makarnanın içine hergün degişik bir konserve atarsanız size hergün değişik bir sey oluyor. Veya pilavlı salatalar. Karpuz ve soğan bolca alınması gerek.Bilinerek alınırsa uzun süre saklanabiliyor.
Yeşil muz, bozulmaya yüz tutarken guneşte kurutup marmelat kıvamında yiyebiliyorsunuz. ekmek en buyuk dert. 1 hafta zor dayanıyorlar. Esmer ekmekleri sonraya bırakarak idare ediyorsunuz. Ama 2.hafta ortalarında sıra biscotlara geliyor. Süt toz veya konsantre olarak alındığında sorun değil. Ben nispeten sanslıyım bu konuda. Tüm ekip elemanları yemek konusunda becerikli ve zevkli. Bana da arasira bulaşık yıkamak düşüyor.
Hadi bu gecelikte bu kadar yeter, makinayı biraz da Eric'e bırakayım.