Gökçeada
Mitolojiye göre Gökçeada (Imroz) ve Semendirek (Samotrace) arasında Akhileos'un annesi Thetis'in sarayı vardı. Imroz'la Tenados arasında ise deniz tanrısı POSEİDON'un kanatlı atlarının ahırları bulunuyordu. İşte Homeros, şöyle anlatıyor.Denizin diplerinde, ta uçurumlarda,
Tenedos'la kayalık İmroz arasında,
Bir mağara vardır; geniş, kocaman.
Durdurdu orada atlarını POSEIDON; yeri sarsan.
HOMEROS
Gelibolu'dan iki saatlik feribot yolculuğu ile ulaşılıyor Gökçeada'ya Adaya ayak bastıktan sonra insan kendini sanki başka bir gezegene gelmiş gibi hissediyor. Ege Denizi'nin Türk karasular dahilindeki iki adadan büyük olanı Gökçeada. Yaşamın izleri MÖ 2000 yıl öncesine kadar uzanıyor adada. Yakın geçmişe kadara ise ada sakinleri çoğunlukla Rumlardan oluşuyor idi.
Zamanın politikaları gereği adada kurulan yarı açık cezevi ve benzeri çalışmalar sonunda adadaki köylerde yaşayan genç Rumlar, başta Yunanistan olmak üzere dünyanın birçok ülkesine dağıldılar. Adada koyu bir ortadoks kültürü ise bugün hala yaşamakta. Her yıl Temmuz ayının ortasından başlayarak Ortadokslar bir ay süre ile et yemezler. Bu bir nevi müslümanların ramazanda oruç tutması gibi bir inanış. Bu oruç süresinin sonunda adada bir bayram yaşanıyor. Avustralya'dan Kanada'ya kadar dünyanın dört bir tarafına dağılmış olan Rumlar bu festival vesilesi ile adadaki yaşlı akrabalarını görmeye geliyorlar. Çünkü çoğunun küçüklüğü bu adada geçmiş. Havasını teneffüs etmişler, suyunu içmişlerdi. .
Sevindirici haber ise Bademli köyüne yerleşmeye başlayan çoğunluğu İstanbul'dan yaz ayları uzaklaşmak isteyenlerin oluşturduğu yeni eve sahipleri bu geleneği sürdürmeye başlamışlar. Ayrıca geçen seneden başlıyarak 17 Ağustos günü Birinci Gökçeada film festivali düzenleniyor. Ağustos ayı daha çok uzun yıllar Gökçeada panayır ayı olmayı sürdürecektir.
Gökçeada'nın en önemli özelliklerinden biri de Dünya'da en çok tatlı suyu olan birkaç adadan biri olmasıdır. Gökçea'da DSİ tarafından yaptırılan bir baraj neredeyse çevre adalara da su sağlayacak büyüklüktedir. Marmaros'ta bulunan koylardan birinde kıyıdan hemen yükselen tepelerden süzülerek gelen tatlı kaynak suları adeta bir şelale oluşturarak denize dökülür.
Daha da ilginci Kuzulimanı ile Kaleköy arasında bulunan bir koyda tatlı su kaynağı sarp ve dik kayaların arasından fışkırır.
Rüzgar... Tüm haşmeti ile Gökçeada doğası ile bütünleşmiş bir güç. Yıldız, Poyraz, Lodos, Kıble adeta güneyden ve kuzeyden esen rüzgarlar birbirleri ile yarışırlar tüm yıl boyunca. Rüzgar adanın dik ve sarp uzanan kıyılarında ilginç oluşumlar ortaya çıkartmıştır. Kayaların üzerinde oluşan motifler sanki bir heykeltraşın özenli çalışmalarını andırır. Kuzulimanı'nın batısındaki Yelkenkayası buna en ilginç örneklerden biridir.
Ne ilginçtir ki Adada sayısız güzel ovalar, kıyılar varken yerleşim yerleri yüksek tepelere kurulmuştur. Peki ama neden? Asırlar önce ada denizden gelen yağmacı korsanların tehdidi altında idi. Bu saldırılardan en az etkilenmek için köyler ulaşılması güç tepelerin eteklerinde kurulmuş. Bir başka rivayete göre bir yerleşim alanı için kuzular kesilir ve adanın değişik yerlerine bu kuzular asılırmış. En geç çürüyen kuzunun asılı olduğu alan insanların yerleşimi için en uygun yer olarak seçilirmiş. Genelde de bu bölgeler hep yüksek tepelere denk gelmiş.
Gökçeadanın doğası ne Avrupa'yı nede Asya'yı anımsatıyor. Sanki yeni bir kıta burası. Örneğin meyveleri iğde ile kızılcık arası olan Hünnap ağacı sadece Gökçeada'da yetişiyor. Verimli toprağı değişik tarım ürünleri için oldukça elverişli. Çam, sedir, gürgen ve daha nice iğne yapraklı ağaç ormanları adanın yeşil dokusuna katkıda bulunuyor.
Gökçeada çevresinde balıkçılığın yaygınlaşması için Karadeniz bölgesinden gelenlere yer ve arazi sağlanmış. Denizden çıkan nimetler ise saymakla bitmez. Birde kurallara uyularak balıkçılık yapılsa. Son senelerde kurulan balık çiftliği her ne kadar çipura üretimini arttırsa da denizde çevre kirliliği görülmeye başlamıştır. Balıkların yoğun şekilde aynı bölgede yemlenmesi ve dışkıların bırakmaları ve bu yoğun artıkların bir koy içinde mahsur kalmaları nedeniyle bu kirlilik olmuştur
Adalı olmak özveri ister. Nadir de olsa fırtınaların oluşturduğu dalgalar sebebi ile günde iki sefer yapılan feribot seferleri aksayabilir. Ada yaşamının güzel yanları yanında bu noktayı da göz ardı etmemek gerekir. Son yıllarda ise sayıları hızla artan amatör pilotlar Gökçeada havaalanını sıkça kullanmaya başladılar.
Kumsallar ve Plajlar:
Adanın büyük bir kısmında yer alan yüksek tepeler dik ve sarp uçurumlar ile denizle kavuşurlar. Buna rağmen bu temiz ve engin mavi denize girilecek olağanüstü güzellikte plajlar bulunur Gökçeada'da. Adanın Güneyinde yer alan Aydıncık (Kefalos) kıyısı Kuzey ÒEge'nin PatarasıÓ olarak kabul edilmektedir. Aydıncık burnu sert rüzgara rağmen kaba dalgaların oluşmasını engellediği için rüzgar sörfü yapanlar için ideal bir bölgedir.
Kuzey Batıda bulunan Marmaros plajı da denize girmek ve piknik yapmak için son derece elverişlidir. Gerek Aydıncık gerekse Marmaros'a sadece motorlu vasıta ile ulaşılabilir. Bu bölgelere ulaşma olanağı olmayanlar ise Kaleköy'de bulunan Belediye Plajı tesislerinden faydalanabilirler. Adanın denize girilebilecek en güzel yerlerinden biri de Kaleköy'ün bitişiğindeki Yıldız Koyu'dur.
Dalış:
Kuzey Ege'nin en verimli sualtı zenginliklerine sahip olan Gökçeada, gerek yöre balıkçıları gerekse dışarıdan gelen balıkçılar için önemli bir geçim kaynağıdır. Ancak Yoğun avlanma birçok balık neslinin azalmasına sebep olmuştur. Yıldız Koyu ile Yelken Kaya mevkiileri arası kurulan sualtı milli parkı bu konuya çözüm getirmek için atılmış olumlu bir adımdır. Sanıldığı gibi milli parkta dalış yasak değildir. Ancak bazı kısıtlamalar getirilmiştir. Bu bölgede dalış yapabilmek için Gökçeada Milli Parkı'nı yöneten makamlardan (Tüdav'dan) ve yerel adli makamlardan izin almak gerekmektedir. Gökçeada'da Sinarit, Karagöz, Çipura, Orfoz gibi balıkların yanısıra Ahtapot ve Kalamar adada sıkça rastlanan deniz ürünleridir.
Konaklama:
En yaygın konaklama olanağı Kaleköy, Yeni Bademli Köyü, Merkez, Tepeköy ve Kuzu Limanında yer alan pansiyonlardır. Kaleköy'de 200 yatak kapasiteli bir otel gelecek sezon hizmete girecektir. Adada banka, postahane ve benzeri gereksinimler Merkez'de bulunmaktadır. Burada bulunan Gökçe Otel ve Belediye otelinin yanısıra birçok ufak otelde yılın tüm aylarında kalınabilinir. Kamp yapmak isteyenler ise Kaleköy, Aydıncık ve Uğurlu'da bulunan tesislerden sürekli veya günübirlik olarak faydalanabilirler.
Adada yer alan restaurantlar oldukça mütevazidir. Balık ve meze çeşitleri için Kaleköy'de bulunan Celal'in yeri, Kalimerhaba ve Yakamoz restaurantlar tavsiye edilir. Pansiyonlarda ise haftanın belirli günleri son derece lezzetli gözleme yapılmaktadırlar. Gün boyu Kaleköy'de sakin geçen yaşam akşam saatlerinde oldukça canlanır. Sahil'deki çay bahçeleri ve restaurantlar dolar. Yaşlısı genci hemen hemen herkes sahildeki kordon boyunca yürür ve sohbet ederler. Daha çılgınca eğlenmek isteyenler de İmroz Bar ve Disco'nun yolunu tutarlar.
Gökçeadaya' giden bir kişi mutlaka;
Zeytinliköy'de Madam'ın dibek kahvesinden içmeli;
Kaleköy tepesindeki kale kalıntılarından limanı seyretmeli;
Marmaros'taki gizli koyda denize dökülen tatlı su pınarından su içmeli;
Aydıncık'ta şifalı çamur banyosu yapmalı.
Tepeköy'deki tavernada akşam yemeği yemeli;
Dereköy'deki çamaşırhaneyi görmeli;
Pınarbaşındaki 400 yıllık ulu çınarı görmeli;
Bir akşam çayını Yıldız Koyundaki Türk kahvesinde içmeli...