Simi
Ege'nin serin sularının dövdüğü kumsallar, akla gelen hemen her türlü su sporu ve Yunan mimarisinin güneşe boyanmış en güzel örnekleri... Yaz aylarında nüfusu üçlere, beşlere ve hatta onlara katlanan Simi, Oniki Adalar'ın belki de en çekicisi. Her gün Rodos'un Mandraki Limanı'ndan feribotlar kalkıyor ve Yunanistan'ın bu sevimli adası turistlerle dolup taşıyor.Simili'lere göre "Tanrıların susadığı" bu ada katlanan nüfusu paralelinde suyu özlüyor. Ve yine onlara göre Rodos'tan gelen turistlerin bıraktığı para, su parası olarak yine Rodos'a geri dönüyor... Anakıta Yunanistan topraklarına en uzak adalar grubudur Dodecanese (Oniki Adalar)... Patmos, Lipsi, Leros, Kalymnos, Kos, Astypalaia, Nisyros, Tilos, Simi, Rodos, Chalki, Kastellorizo, Karpathos hep bu grubun adalarıdır. Ve tümünün isimleri hep Ege'nin serin sularının dövdüğü birbirinden güzel kumsallar, akla gelebilen her türlü su sporu, sayısız yat limanı, geleneksel Yunan mimarisinin ördüğü evler ve tabii tarihle birlikte anılır...
Ortaçağ şövalyeleri, Osmanlı ve İtalyan dönemlerini yaşamıştır Dodecanese adalarının herbiri. Ve yine herbiri İkinci Dünya Savaşı'nda Alman ve İngiliz kuvvetlerinin amansız savaşlarına da tanıklık etmiştir. Batı ve Doğu kültürlerinin müthiş bir karışımını yansıtan mimari yapıları adaların bugün en büyük çekicilikleridir ve bu yapıları, gerçekte, adaların farklı kültürlerin kesiştiği konumları paralelinde çok uzun yıllar boyunca biçimlenmiştir.
On dokuzuncu yüzyılda denize bağlı ekonomik yapılarıyla aktif ticari limanlara sahip Dodecanese adalarında bugün yaşanan değişim adaların doğallığı ve mimari yapılaşmasında kesinlikle değil, sadece ekonominin denize yine bağlı ama bu kez turizm kaynaklı olmasında belirir. Ve bu turizm odaklı yaşam adalardan Türkiye'ye, İsrail'e, Kıbrıs ve de Girit'e düzenli seferleri de beraberinde getirir.
Günümüzde turizm açısından tek gelir kaynağı ile Rodos'a, Rodos'tan gelen turlara bağımlı ekonomik yapısı ayakta tutuyor bir zamanların Rodos'tan dahi zengin ve hatta kalabalık adası Simi'yi. Şimdilerde -her ne kadar yaz aylarında nüfusu ikilere, üçlere, beşlere ve onlara katlanıyorsa da- yerel nüfusu 2 bin 500 kişi. Ada sakinlerine göre de Simi, "Tanrıların susadığı yer"in ta kendisi. Evet turist yığınlarının aktığı yaz aylarında ada ciddi olarak su problemi yaşıyor ve yine ada sakinlerine göre Rodos'tan gelen turistlerin bıraktığı kazanç da böylece su parası olarak yine Rodos ekonomisine geri dönüyor.
En yakın arkadaşı Rodos'un Mandraki Limanı'ndan her sabah bir feribot Simi'ye hareket ediyor ve yine aynı gün öğleden sonra Rodos'a geri dönüyor.
Yaz aylarında, sadece cumartesi günleri Simi'den Datça'ya turist taşıyan tekneler de bulunuyor. Rodos'tan gelenlerin adaya ulaştıklarında ilk durakları Panoromitis koyundaki manastır. Kendi adını taşıyan ve görüntüsü bir at nalını andıran koydaki bu manastır gösterişsiz mirarisi ve iç dekorasyonuyla son derece sade bir yapı. Ancak dünyanın hemen her yerinden adaya gelen Ortodoks hacılar için önemi büyük ve hacılar isteklerine bağlı olarak manastırda gece konaklayabiliyor ve ayinlere katılabiliyor.
Merkez şehir, Yialós Limanı ve limanın üzerinde yükselen Khorió köyünden oluşuyor. Canlı bir liman bu. Dünyanın her yanından çeşitli bayrakları taşıyan tekneler arasında Türk bayraklı gulet tipi tekneler de var.
Simi'nin neo-klasik yapılardan oluşan limanı, Khorió köyüne 375 basamaklı mermer bir merdiven ve patikalardan oluşan dar bir yolla bağlanmakta. Özellikle günbatımına yakın saatlerde oluşan pastel renkler adanın evlerini inanılmaz çekici kılıyor, onlara bambaşka anlamlar yüklüyor. Ve işte özellikle güneşin güzel oyunlarındandır ki günbatımına yakın saatlerde çevredeki tüm kafe ve restoranlar doluyor.
Ada halkı tipik Akdeniz insanı özellikleri ile çok sevimli, çok aktif, çok renkli. (Yaz ayları boyunca adalıların çoğu liman ve çevresindeki evlerini turistlere kiralayıp Khorió köyü ve diğer yerleşim birimlerine göçüyor.) Diğer Yunan adalarının çoğu gibi Simi de mimarisi ve rengârenk kalabalıklarıyla ilgi çekiyor. Ama kıraç bir ada olmasına karşın bitki örtüsüyle de göz alıyor. Ve bitki örtüsünde de çok çeşitli olmayan ağaçlardan çok çiçekler, begonviller ve zakkumlar, hem de en güzelleri dikkati çekiyor.
Simi'nin simgelerinden bir diğeri de hemen liman girişinde ziyaretçileri selamlayan saat kulesi. Yine şehrin yönetim binasının yanında yer alan Deniz Müzesi de atlanmaması gereken bir uğrak noktası. Ve tabii 19. yüzyıl sonunda yapılan ve denizkızı mozaikleriyle bezeli Aya Georgios Kilisesi.
Khorió, limanın aksine geleneksel Yunan evlerine çok daha yakın bir mimariyle bezeli. İlgi çekici giysiler ve geleneksel pek çok eşya ve Antik Yunan devrine ait parçalarla dikkati çeken Simi Müzesi de yine Khorió'da.
Khorió'daki yüz yıllık eczanede hâlen doğal reçeteler ve bitkisel ilaçları bulmak mümkün. Eczanenin eşsiz dekoru da cabası. Bu eczane Simi'de bence görülecekler listesinde kesinlikle yer almalı.
Sadece iki banka şubesi olan ve postanesi dahi belirli saatler arasında hizmet veren Simi'de resmi giysili bir görevliye rastlamak çok zor. Liman ve Khorió köyü arasında servis yapan otobüsler mevcut. Adada sadece dört taksi var (yani trafik gibi bir problem kesinlikle yok).
Tüm bu yapılanma adadaki genel dinginliğin bir parçası ve sessizliği sadece adadan ayrılan gemilerin düdükleri kırabiliyor, o da arada sırada...
Ve mutfak tabii. Eşsiz deniz ürünleri eşliğinde sunulan mezeler ve çoğu bize tanıdık yemekler, ada ziyaretçilerinin kilo sorununu çok sık düşünmelerine neden olacak kadar lezzetli, bol ve ucuza sunulmakta. Khorió'da yerel Yunan yemekleri ve yerel halktan oluşan gönüllü müzisyenleriyle Georgios Restaurant ve onun otantik bahçesi. Mutlaka gezilmesi gereken yerlerden biri