Yazar Hakkında
Göcek Koylarında Bir Hafta Yelken
Geçen sonbahardan beri karantina günlerinde akıl sağlığımızı korumayı, cumaları çıktığımız
yelken seyirlerimiz ile sağladığımız bir gerçek. Her cuma karantina öncesi yelkeni kiralıyorduk.
Rüzgar varsa yelkenle,yoksa motorla hiç fark etmez,doğru Burgazadaya. Tonoza bağlan, hiç
karaya çıkma, yasakları da delmeden, kendimizi de koruyarak ver sipariş, gelsin balık rakı ohh
miss.
Tabi ki denizde sohbet konusu gene deniz oluyor. Bilen bilir benim hayallerim çok, denizle ilgili. İtalya
kıyılarında dolaşmak , Yunan adalarının hepsine uğramak, Adriyatik’te dolaşmak sakin sakin,
Norveç kıyılarını yelkenli ile ince ince gezmek , Atlantik’i geçmek , Karayipler....... Anlatıyorum
hayalleri ,hadi diyorum, düşelim yola . Neyse, kimseyi ürkütmeden öncelikle Göcek ile başlayalım
hayaller kurmaya dedim , ekibi oluşturduktan sonra yavaş yavaş girerim kanlarına. Ekip kaptanımız
Ateş. 40 yıllık denizci , zaten o olmasa bu kadar hayal de kuramayız. Önce onu ikna etmek lazım .
Çok da zor olmadı , denici adam zaten, ‘ben varım’ deyince , Şubat ayı ile beraber hayaller
planlara dönüşmeye başladı. Ateş ve ben karar verdik.” Tekneyi ayarlayalım ekip nasılsa oluşur”
dedik. Tekneyi ayarladık EGG yatçılıktan, tarih de tamam 19 Haziran, artık dört gözle bekliyoruz.
Hani ekip nasılsa oluşur dedik ya olmadı.Son anda kaldık bir başımıza, pilavdan dönenin kaşığı
kırılsın dedik ve bindik 19 ‘unda uçağa gittik Dalaman’a.
Öncelikle tekneyi kiraladığımız firmadan çok memnun kaldık. Yarım saat içinde işlemleri
tamamlayıp tekneyi teslim ettiler. Bizde jet hızıyla alışverişimizi yaptık ve hemen yola çıktık. Sıcak
çünkü çok , hiç karada kalmak istemiyor insan, nefes almak bile zor. Planlar bozulduğu için
alışveriş listemiz bir işe yaramayacaktı. Ne alacağız ne yapacağız pek de bilmediğimizden alışverişte en önemli olanları bolca aldık(su, şarap, peynir ve zeytin ) kalanları kafamıza göre hızlıca
tamamladık. Su alkol var ekmek peynir var gerisi hallolur. Kaptanın kahvesini zaten İstanbuldan
getirdik.
Ama alışveriş listesini önceden gönderirseniz sizin için alışverişi yapıp tekneye gönderiyorlarmış.
Bir sonrakine öyle yapacağız.
Koca tekne,yayıl yayılabildiğin kadar. Dufour 445.İlk defa Dufour ile çıkıyorum. Mutfak kısmı çok
güzel buzdolabı kocaman. Erzakları yerleştirdik çıktık yola. Cumartesi saat dörtte veriyorlar
tekneyi . Göcek’i bıraktık arkamızda .
Doğru Bedri Rahmi Koyu’na gittik.Ne kalabalık ne kalabalık, öğrendik ki herkes geceleyeceği yere saat 16:00 ‘da gidiyor ve sonra gelen için demirlemek bir kabus. Ama şanslıyız ki iskelede yer bulduk. Güzelce bağlandık. Yemek öncesi bir güzel de yüzdük. Plan yapmıştı Ateş kaptan,ilk akşam yorgun oluruz yemek falan uğraşmayalım diye yer ayırtmış. Koca restoranda yer yok .
Ertesi gün kolayından bir kahvaltı ve deniz yapıp ayrıldık, yelken yapacağız en büyük hedef bu .
Dar geçitten açık denize çıktık, döndük rüzgara açtık yelkenleri , rüzgarda tatlı tatlı değmeyin
keyfimize.
Bir gün önceden öğrenmiştik, dört olmadan geceleyecek koya demirlememiz lazım. Topladık
yelkenleri yavaş yavaş koy koy gezmeye başladık. Dolu vallahi dolu . Bir şeyi daha fark ettik ki
Göcek’te güzel bir koy bulan hiç yerinden kımıldamıyor. Hani gündüz yelken yapayım falan yok çok
fazla . Bulduğun yerde kal . Ben alargada kalmak istiyorum, rüzgarla beraber dönmek....
Boynuzbükü’ne geldik;alargada yer yok. Kıçtan kara da mümkün değil . Ama iskelede iki teknelik
yer var. Yan yana tekneler iskelede olunca hemen bir sohbet başlıyor. Herkes birbirine kibar, ilgili,
yardımsever. Umut doluyorum o zaman,gelecekle ilgili . Yanımızdaki teknede 4 ve 6 yaşlarında
oğulları olan bir çift vardı. Çocuklar annelerinin kucağında teknenin içinde nasıl huzurlu ve
mutluydular. Bu kadar işte hayat aslında, basit ve huzurlu...
Tabi iskeleye bağlanmışken yemeği de orada yedik. Aldığımız erzaklar var hala, niyet de var ,
yapacağız teknede yemek.
Kahvaltımız hep kolayından , zeytin peynir kahve ... Öğlen soğuk sandviç, sıcak tost
Keyifle yemek işini akşama saklıyoruz.
Rüzgar yok bugün sakin sakin motorla geziyoruz. Gezerken falan dümen hep bende. Yanaşırken
ayrılırken ben demire , kaptan dümene ..
Saat bir gibi sıcak çok oldu yüzelim dedik , sakin bir koy buduk ,(gidenler gitmiş gelenler henüz
gelmemiş ) sakin olması yetmiyor demir atmaya da uygun olmalı . Göcek derin, 60 mt zincir kısa
kalıyor. Alargada kalmak istiyorum ya ...Baktık her şeye uyuyor. Bıraktık demiri
Ohh sonunda alargadayız, rüzgarla beraber dönüyoruz. Deniz çok güzel . Yatıyoruz havuzlukta
gölgede , hiç de kalkasımız yok. “Gitmeyelim”dedik kalalım bu gece burada. Göcek için öğrendik ki
yatınca da kalkası gelmiyor kimsenin .
‘Yer buldun çıkma, yattın kalkma ‘ sloganımız oldu.
Akşam olunca bir kadeh şarap , güzel bir müzik ,serin, sakin sessiz ve huzur .Daha ne olsun
derken bir de dolunay oldu.
Neydi mottomuz, ‘yer buldun çıkma yattın kalkma’. Bu doğrultuda ertesi günü de burada geçirmeye
karar verdik. Nergis ile Ömer gelecek, buraya gelsinler dedik ,uzak degil çok fazla Kille Bükü
kaldığımız yer. Onlar gelene kadar güzel bir kahvaltı hazırladık , kolayından değil ama, misafir var
şöyle serpme olsun.
Göcek’te herşey kolay , dondurma, meyve , manav zaten yıllardır geliyor ama bu sene tekneye
yemek siparişi de verebileceğimizi öğrenince denemek istedik. “MEZEGI” telefonu var ama gerek
kalmadı, botu zaten koy koy geziyor . Akşam için yemeklerimizi sipariş verdik. Tam öğlen
yemeğimizi yedik , karşıdan bir bot geliyor anlamadık önce yaklaşınca fark ettik ki KOKOBOT ... Bu
da ne derseniz , kokoreççi. Evet kurmuş sistemini,kokoreç yapıp satıyor. Tabi ki yendi kokoreç de.
Akşama da yemek yapma derdimiz de olmadığından yatmaya , yüzmeye devam ettik. Yemekler
tam zamanında ; mezeler soğuk, sıcaklar sıcak olarak geldi.
Sabah rüzgar kuvvetlendi, saat 06:00 gibi “Oya kalk ” sesiyle yataktan çıktım, çevredeki tekneler demir
toplamaya başlamış, demiri tarayan olmuş .” Biz de toplayalım açığa çıkalım daha korunaklı bir yere
gidelim”dedi Ateş. Görevim belli doğru demire , rüzgar şiddetleniyor bir an önce demiri çekeyim
diye hiç durmuyorum. Oysa Volkan hocam yüz kere falan söylemişti demiri alırken 90 dereceden
çekeceksin , bekleyeceksin teknenin burnu düzelecek tekrar çekeceksin . Ama rüzgar şiddetli
herkes demir alıyor,bir an önce çekeyim derken , son iki metrede çapa yerinden çıktı. Ve iskele
tarafında asılı kaldı. Açıldık , çapayı yerine koymaya çalışırken zincir ırgattan boşaldı. Tüm zincir
suda,rüzgar 37 knot, zinciri yukarı çekmek imkansız. Sabah saat 07:00. Hemen EGG yi aradık . Teknik
ekip gönderdiler. Onlar gelene kadar geçen bir saatte, Ateş tekne akmasın diye dümende
uğraşırken biz fotoğraf çektik, kahvemi içsek ne yapsak gibi sohbetlerle sakin sakin beklemeye
devam ettik. EEE kaptana güven tam olunca biz de rahat olduk. Her ne kadar sonradan çok
söylense de kaptan, en sevdiğim fotoğrafımı da o zaman çekmiş olduk. Teknik ekip geldi , hep
beraber uğraştık, yarım saate demiri ırgata geçirip topladık . Rüzgar hiç yavaşlamadı.
Tersane adasına geldik, hava daha da bozacak dediler iskeleye en kuvvetli rüzgarda yanaşmayı başardık. Denizciliğin güzel yanı herkes herkese yardım ediyor. Seviyorum ben denizde olmayı, denizcileri . Yanaşma ayrılma en önemli iş . Araba gibi değil . Her yanaşmada hep başka koşullar. Akıntıya,rüzgara, dikkat edeceksin. Tecrübe lazım. Rüzgardan kaçan adaya gelmiş. Komşularımız gene çok tatlı, konuştukça ne çok ortak tanıdık çıkıyor.
Tersane adasında Hafize ile tanıştık 25 yaşında muhteşem bir kadın. Annesi babası ,eşi, kardeşi , çocukları hepsi beraber burada yaz kış yaşıyorlar. Lokantayı işletiyorlar. Kışları hayvancılık yapıyorlar. Nasıl candan, nasıl çalışkan hepsi birbirinden güzel insanlar. Bu kış lokanta da açık olacakmış şömine yaptık dedi. Biz de hemen plan yapalım dedik kasımda gelsek gene.. Bir hayal bitmeden hemen yenisi ..
Tekneyi cumartesi sabah oo:08’de teslim etmek gerektiğinden cumadan Göcek e dönmek gerekiyor.
Akşam limanda konaklayacağız. Her şey süper ama tekneyi teslim etmeden önce yakıt almak ve
pis suyu teslim etmek gerekiyor. İşte kabus da burada başlıyor. İki tane yakıt istasyonu var. Hem yakıt
alabileceğiniz hem de pis su vereceğiniz .Cuma saat 16:00 dan sonra, kuyruk oluyor dedikleri için biz
saat iki gibi gittik, erken olmasına rağmen gene de sıra vardı .1,5 saat sürdü bizim yakıt alıp
ayrılmamız . Buna bir çözüm olmalı , keyifle geçen bir haftanın sonunda, sıcak altında bu sırayı
beklemek hiç de güzel değil. Yakında bir koyda yüzüp saat beş gibi marinaya yanaştık. Cumartesi
tekneyi dörtte alıp cuma akşam beşte marinaya getirmek gerekiyor. Biz yemek için hazırlanırken
ekipler geldi. Gerçekten son derece profesyonel hareket ediyorlar. Teknik ekip tekneyi kontrol etti,
dalgıç teknenin altına baktı, elektrikçi geldi . Sabah biz çıktıktan sonrada temizlikçiler gelip silip
süpürecekler.
Bir hafta sonra maske takmak, akşam yemeğinden 21:00de kalkmak bize pandemi gerçeğini tekrar
hatırlattı.Pandemi konuşurken,benim ve Ömer’in hissetmediği ama Nergis ve Ateş’in hissettiği
depremle , iyice hayatın gerçeklerine geri döndük . Ama hiç bir şey keyfimizi bozamazdı. Fırtına,
pandemi , deprem hepsini bir kenara koyup , teknede geceye devam ettik .
Sabah, Göcek’e geri gelmek üzere şimdilik veda ettik.
Yeni yazılarda görüşmek dileği ile........
Fotoğraflar: Oya Çetin © Copyright